ثُمَّ الْاِعْرَابُ إِنْ ظَهَرَ فِي اللَّفْظِ يُسَمَّى لَفْظِيَّا كَمَا فِي الْأَمْثِلَةِ الْمَذْكُورَةِ وَ إِنْ لَمْ يَظْهَرْ فِي اللَّفْظِ بَلْ قُدِّرَ فِي آخِرِهِ يُسَمَّى تَقْدِيرِيًّا، نَحْوُ؛ أَنَا الْعَاصِى. وَ إِنْ لَمْ يَظْهَرْ وَ لَمْ يُقَدَّرْ فِي آخِرِهِ يُسَمَّى مَحَلِّيًّا، نَحْوُ؛ تَوَكَّلْنَا عَلَى مَنْ لاَ يَأْتِى الْخَيْرُ إِلاَّ مِنْ جِهَتِهِ
ثُمَّ الْاِعْرَابُ sonra (irabın alametleri ve irab yerleri anlatıldıktan sonra) irab, إِنْ ظَهَرَ eğer zahir (açık) olur ise, فِي اللَّفْظِ lafızda, يُسَمَّى isimlendirilir; لَفْظِيَّا lafzi irab diye. كَمَا gibidir, فِي الْأَمْثِلَةِ الْمَذْكُورَةِ zikredilen misallerde olduğu gibidir. Örneğin amillerin etki ettiği mamullerdeki değişimler hep lafzi iraba girer. وَ إِنْ لَمْ يَظْهَرْ irab eğer zahir olmazsa, فِي اللَّفْظِ lafızda, بَلْ bilakis, قُدِّرَ takdir edilirse (öyle olması uygun görülürse), mukadder olur ise; فِي آخِرِهِ murebin (9 irab yerindeki isimlerin) sonunda, يُسَمَّى adlandırılır, تَقْدِيرِيًّا takdiri irab diye tesmiye olunur. نَحْوُ takdiri irabın misali şu şekildedir; أَنَا الْعَاصِى “Ben asiyim” terkibindeki الْعَاصِى lafzı gibidir. الْعَاصِى lafzının aslı الْعَاصِىُ ‘dur. Fakat ى harfi üzerine damme ağır gelmiştir ve hazf edilmiştir. Buradaki ى harfi üzerine damme takdir edilir. Burada takdiri irab vardır. وَ إِنْ لَمْ يَظْهَرْ ve eğer zahir (lafzi irab) olmazsa, وَ لَمْ يُقَدَّرْ ve takdir edilmezse (takdiri irab olmazsa), فِي آخِرِهِ o murebin sonu, يُسَمَّى isimlendirilir, مَحَلِّيًّا mahalli irab diye tesmiye olunur. نَحْوُ Mahalli iraba misal; تَوَكَّلْنَا عَلَى مَنْ لاَ يَأْتِى الْخَيْرُ إِلاَّ مِنْ جِهَتِهِ “Biz, hayır sadece O’nun tarafından gelen bir zat’a (عَلَى مَنْ) tevekkül ettik” terkibindeki, başında harf-i cerr olduğu halde kendisini cerr edemeyen مَنْ lafzı gibidir. Lafzi bir değişim veya takdiri bir irab yoktur. Fakat bulunduğu mahal cerr mahallidir, ve مَنْ lafzına mahallen mecrur diyebiliriz.
Metnin Toplu Manası; İrab alametleri ve Mureb (irab yerleri) anlatıldıktan sonra irab (بِحَسَبِ الصِّفَةِ) üç kısımda incelenir. Eğer irab lafızda zahir olursa o iraba Lafzi İrab denilir. Misal; كَتَبَ زَيْدٌ بِالْقَلَمِ terkibinden قَلَمْ lafzı mecrurdur ve irabı kesre iledir, meful konumda olsa nasb, fail olsa idi ref alameti olacaktı. İşte bu lafzi irabtır. Bu zamana kadar anlatılan misallerde olduğu gibi. Amiller ve mamullerde anlatılan misallerdeki gibi. Eğer irab lafızda zahir olmaz, bilakis mukadder (takdir edilen) bir halde mureb ismin sonunda vaki olur ise işte ona Takdiri İrab denilir. Takdiri iraba misal; أَنَا الْعَاصِى gibidir. العَصَىُ olan lafız takdiren الْعَاصِى olmuştur. Eğer irab lafızda zahir olmazsa ve mukadder de olmazsa işte o iraba Mahalli İrab denilir. Misali; تَوَكَّلْنَا tevekkül ettik, عَلَى مَنْ öyle bir zata ki (yani Allah’a), لاَ يَأْتِى gelmez, الْخَيْرُ bir hayır, إِلاَّ ancak gelir, مِنْ جِهَتِهِ onun cihetinden. “Biz, hayır sadece O’nun tarafından gelen bir zat’a (عَلَى مَنْ) tevekkül ettik” terkibindeki, başında harf-i cerr olduğu halde kendisini cerr edemeyen مَنْ lafzı gibidir. Lafzi bir değişim veya takdiri bir irab yoktur. Fakat bulunduğu mahal cerr mahallidir, ve مَنْ lafzına mahallen mecrur diyebiliriz.